Çocuklarda Davranış Problemleri
Çocuklarda Davranış Problemleri Nedeni
Her çocuk birbirlerinden farklıdır ve her çocuğun gelişimi farklılık göstermektedir. Aileler kendi çocuklarının farklılıklarını takip etmeli ve buna göre hareket etmelidirler. Ancak bu farklılıkların hepsi davranış bozukluklarına işaret etmemektedir. Bir davranışın, davranış bozukluğu olarak nitelendirilebilmesi için, çocuğun kendisini, ailesini ve çevresini olumsuz yönde etkileyecek olan unsurların oluşması gerekmektedir.
Davranış bozuklukları, çocuğun çeşitli nedenlere bağlı olarak yaşadığı iç çatışmaların davranışlara aktarılması sonucu ortaya çıkabilmektedir. Bu davranışlar, sinirlilik, hırçınlık, saldırganlık, yalan söyleme ve küfür etme gibi davranışlar olabilmektedir. Bu tip çocuk davranışlarının pek çok nedeni olabilmektedir.
Çocuklar büyüyüp gelişirken, her aşamada bir takım sorunlar yaşamaktadır. Burada ailelere düşen görev çocukların bu sorunları çözerken ona müdahalede bulunmamalarıdır. Çocuklar bu problemleri çözerken karşılaşacağı sorunlar (özellikle ailelerinden kaynaklı olan sorunlar) çocukların bu sorunları çözememelerine neden olur ve çocuklar bu sorunları bir sonraki yaşa aktarırlar. Bu durumlar da çocukların davranış bozukluğu gibi vakalar yaşamasının ön ayağını oluştururlar.
Problemler yalnızca saldırganlık veya çevreye zarar verebilecek davranışlar olarak sınırlandırılmamaktadır. Çocuğun herhangi bir arkadaşlık ilişkisi kuramaması da bu problemlerden bir tanesidir. 6 yaşına kadar arkadaşı olmamış ve arkadaşlık kuramamış bir çocuk, okula başladığında da arkadaş bulmakta ve oyunlara katılmakta sıkıntı çekecektir. Bu da davranış bozuklukları arasında gösterilebilecek davranışlar arasında yer almaktadır.
Ailelere Düşen Görev
Çocukların sağlıklı gelişim için stresten uzak yaşaması gerekmektedir. Çocuk büyürken evde sürekli kavga, gürültü ve tartışma ortamı varsa, çocuk da buna bağlı olarak stresli bir yapıda büyüyecektir. Bu da onun kişisel gelişim aşamasında sıkıntılara sebep olacaktır. Bu nedenle çocukların stresten uzak yaşaması zaruri bir durumdur.
Çocuğun sağlıklı biçimde gelişebilmesi için ebeveynlerinden sevgi ve destek görmesi gerekmektedir. Sevildiğini hisseden ve kavga gürültü ortamından uzak bir çocuk, kişisel gelişimini olması gerektiği şekilde tamamlayarak, davranış bozuklukları gibi problemler yaşamamaktadır.
Ailesinden gerekli sevgiyi ve desteği göremeyen çocuk psikolojik olarak sorun yaşamaya başlar. Bu sorunlar da davranış bozukluğu olarak kendisine geri dönecektir. Örneğin ailesi tarafından sevilmediğini düşünen bir çocuk, ileride hiç kimsenin kendisini sevmediğini düşünmeye başlayacak ve her insana kuşkuyla yaklaşacaktır. Bu davranış bozuklukları ilerleyen yıllarda daha da büyüyerek bunalıma girmesine neden olabilmektedir.
Aileler sebebi ne olursa olsun çocuklara karşı şiddet göstermemelidirler. Davranış bozukluklarının altında yatan en temel nedenlerden bir tanesi de ailelerin çocuklarına karşı şiddet göstermesidir. Şiddet gören çocuklar, ailelerine karşı intikam duygusu güdebilmekte ve onlardan nefret edebilmektedirler. Ailelerinden yani en yakınlarından şiddet gören çocuklar, herkese karşı cephe alırlar. Bu da ilerde oldukça sorunlu ve başkaldıran bireylerin ortaya çıkmasına neden olur. Sadece fiziksel şiddet değil, psikolojik şiddet de bu durumu tetikleyecek bir etmendir. Oldukça katı, otoriter ve gereğinden fazla disiplinli olan ebeveynler, çocuklarının kendilerinden uzaklaşmasına ve davranış bozukluğu göstermelerine neden olurlar.
Eğitim Yöntemleri
Çocukların bu dönemde çeşitli eğitimler alması beklenir. Bu eğitimler, zeka geliştirme, zeka arttırma ve zeka güçlendirme gibi etmenler için yapılmaktadır. Zeka geliştirme, zeka arttırma ve zeka güçlendirme temelde aynı şeylerdir. Bu nedenle çocukların belirli eğitimlerden geçmesi gerekmektedir.
Çocukların zeka gelişimlerini etkileyen durumlardan bir tanesi de davranış bozukluklarıdır .Davranış bozuklukları sebebiyle hayatın belirli bir bölümünden kopan çocuklar, zeka gelişimi konusunda da çeşitli problemler yaşamaktadır. Davranış bozukluğu gösteren bir bireyin, nasıl ki toplum hayatına %100 ayak uydurması beklenemezse, bir çocuktan da bu beklenemez.